7 Eylül 2011 Çarşamba

Letters to Juliet

Türkçe’ye çevirirken aşk mektupları diye çevrilmiş. Bir gün bu çeviri işini yapanları bulup evire çevire döveceğim yeminle.
Adı “aşk”lı filmlerden oldum olası haz etmedim. Ama insanları aydınlatma niyetim ağır basınca oturup izledim. Genelde filmin içindeki tek bir sahne ya da tek bir karakter ilgimi çektiğinde o filmden ne kadar sıkıcı, ne kadar aptalca olursa olsun doyumsuz bir zevk alabiliyorum.

Bir duvar var. Derdi olup da duygusal boğuntular içinde kıvrananlar küçük kağıtlara sorunlarını yazıp bırakıyorlar. Ve her akşam bir kadın bunları topluyor. Dört kişiden oluşan bir bayanlar grubu olarak yazılmış her mektuba cevap vererek evlere postalıyorlar.
Çok fazla film izleyen insanlar için en başından en sonuna kadar karakterlerin hangi psikoloji içinde olacağını tahmin etmek hiç zor değil. Hatta seyire decek olayları henüz filmin başında olmama rağmen  adım gibi biliyorum. [duvarı görünce heyecandan hemen yazmak istedim]. Sonuna kadar izlenmesi taraftarıyım. Koca bir kahkaha patlattım ve güzel bir duyguyla filmi bitirmiş oldum.

Standartların üzerinde bir aşk filmi olmuş demek yeterli olacaktır sanırım. Evet.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba.
Ben çok üşengeç bir yazar olduğumdan ve boş zamanlarımda hep film izlediğimden her filmi hatırlayıp da buraya kaydedemiyorum. Söyleyeyim dedim.